Zaman ve İnsan
Sabah kalktığında günlük planını yapar insanoğlu. Bugününü imar eder yalnızca. Zaman nedir bilmez tanımlayamaz algılayamaz onu fark edemez. Yarınını veyahut seneler sonrasını planlar idealist insanlar. Fakat bugünden bahsettiğimiz de budur zaten. Zaman kavramında boğulan, boğazı kementle sıkılan insanoğlu boğulduğundan habersizdir. Yalnız gününü planlar, bugünü ya da iki gün sonrayı planlamak neyi değiştirebilir? Zamanın içerisinde bir şeyler değiştirmektir amacı hala. Kopmuştur zamanın dışından, mekanın ötesindeki diyardan.
Diyebiliriz ki varoluş icabı zamana ve mekana mahkumuz. Fakat öyle midir acaba? Akıl ve fikir zamana esir olabilir belki peki ya ruh öyle midir? Öyleyse ciddiyetin her zerreyi kuşattığı bir ortamda dahi ilahi bir vecdin gözyaşlarını dökmek nedendir? Madde alemine hapsolmuş bugün insanoğlu, dolayısıyla zamana ve mekana tutsak. Daha kötüsü de bunu tabii sanıyor. Hoş zamanın içerisinde dahi ileriyi düşünmüyor düşünebilse ölümü de düşünecek. Zihin oraya kadar gidemiyor sıkışmış, daralmış. Can çekişiyor, can.
Abdullah Kar