Cuma, Ekim 4, 2024

Hakikat Namına

Hakikat Namına Birtakım Mühim Meseleler

DenemeEdebiyat

Rabbin İle Aranda Sen Varsın

RABBİN İLE ARANDA SEN VARSIN

Rabbin ile aranda sen kendin varsın. Kendini aradan çıkar. İşte o zaman onu görürsün.

İnsan yalın doğar. Doğduğunda bir şeylere sahip olmaya başlar. Önce ana kucağı bağlar onu bu dünyaya. Bu dünyaya ait en masum şeydir o. Yine de bu dünyaya aittir. O kucağı kardeşinden kıskanır önce. Bu da belki ilk kıskançlığı olur.
Böyle başlar insanın bu dünyaya ait olanlarla imtihanı. Her gün yeni bir sevgi, yeni bir kıskançlık, yeni bir korku, ümit, arzu… Biri bitmeden öbürü başlar. Silmeden üst üste yazar insan. Doldurdukça, kalp yüzemez, batar.
Hep bir şeylerin telaşında, hep bir şeylerin korkusunda, gaflet uykusunda geçer gider zamanlar. Ömür dediğin nedir ki?
Yalnız para mı israf edilir?
Bomboş hayallere kapılıp, asla sahibi olamayacağımız bir yığın hayale ümit bağlayarak ardında koşuşturmacayla akıp giden zamanlarımız israf değil midir?
Arayıp bulabileceğimiz, çalışıp kazanabileceğimiz şeyler için, bu hayatın özünden nasıl bu kadar kopuyor, dalından ayrılan yaprak gibi sararıp soluyoruz.
Kalplerimiz mahşer yeri. At izi it izine karışmış. Sahi biz orada kimleri seviyoruz? Sevdiğimiz şeyleri gerçekten seviyor muyuz? Kendimiz için önemli saydığımız şeyler sahiden önemli mi? Öyleyse nasıl unutuyoruz? Seven sevdiğini unutur mu? Belki de hiç sevmiyoruz…
Üç güne sığdırılan sevdalar, beş günde unutulan insanlar…
Önünde ceket iliklediğimiz koltuklar…
Dayanamam dediğimiz ama dayandığımız ayrılıklar…
Ölüp dirildiğimiz, uğruna değerlerimizi ezip geçtiğimiz sonra bir çaputa tükettiğimiz mallar, paralar…
Büyüsüne kapılıp gittiğimiz resimler, hayaller, gerçeksiz gerçekler.
Bu suretler kalplerimizi istila etmiş.
Melekler içinde resim, suret bulunan eve girmezlerse, içinde bir sürü suretlerle putlar bulunan bir kalbe Allah nasıl girer?
İhlas ibadetin, samimiyet dinin ve içtenlik ahlakın özüdür. Kalp ise insanın özüdür.
Özü çekip aldın mı geriye ancak kabuk, posa kalır. Kabuk ve posa ise ancak ateşte yanmaya yarar.
Gölgelerin peşinde, asılların hasretiyle koşturup duruyoruz.
Her sahtede gerçeğin özlemini hissediyoruz.
Asıla olan özlem dolu bir kalple, sahtelerin peşinde bu dünyadan terk-i diyar eylemeyi müslümanlığımıza nasıl layık görüyoruz?

Zeynep Kar Temur

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir